geceyi damarlarında hissetmek,
yalnızlığı gecenin sonuna,
geceyi karanlığın dibine kadar yaşamak ..
duvarlardaki yaraları,
yaşanmışların izdüşümünü anlamak ..
ağaçların konuşmaları geliyor kulağına
uzaklardan melodiler duyuyor,
su birikintileri,
zifiri yalnızlığı yansıtıyor yüreğine
yıldızlar eşlik ediyor ..
onlarda kayboluyorlar arada,
sen yine rüzgarlar,
yaralı duvarlarla,
kendi gizeminle
başbaşasın ..
geceleri imzalayan gözyaşları
bir kadeh kırmızıda
olmadığın kadar yakınsın …
yola çıkıyorsun,
bitmişler şatosu ileride
karşına kimin çıkacağı belirsiz
neler yaşayacağın sende saklı
bir yalnızlık seansı
buğulu notalar ritminde,
kendini arayanlarla birlikte ..
tozlu piyanoda resimler var,
bazıları siyah beyaz,
bazıları ikiye bölünmüş ayrılıklarla dolu
kağıt parçaları,
aşklar batık bir gemide kalmış
sırlar o gemiden fısıldıyor ruhlara ..
yanında korku seansı
kırmızının eşliğinde
sesler daha kasvetli,
tükenmişler senfonisi
ağlayan dört duvar
ve uzun bir sessizlik
başta gözünü alırcasına içine işler korku
susuzluğun sonrasından gelen
bir bardak saf su unutturur herşeyi
bastırır yalnızlığı,
ve biraz mutluluk
sonrası yine aynı,
günler geçer
ararsın o gecede
yaşanan kırmızı korkuyu ..
yalnızlığı unutturan
mutluluğu getiren
susuzluğu ..
yüreğin bulsada değerini
yine kendinle kalacaksın
ne damarlarında hissedeceğin gece olacak,
içinde bir kadeh kırmızı gözyaşı olan
ne unutmak istemediğin bir bardak su,
aradığın ışık aslında o kırmızı korkuda saklı
geriye kalan,
bitmeyen boşluk ..